Devlete Küfür Etmek Suç Mu?
Bir sabah, her şeyin yolunda gitmediği bir günde, Selim evinin kapısını çarparak çıktı. Kafasında bir sürü düşünce, içinde büyük bir öfke vardı. Saatlerdir devlete, siyasete, ülkenin gidişatına ve hayatındaki tüm zorluklara kafa yorarken, bir yandan da sesini yükseltmeye başlamıştı. “Neden her şey bu kadar kötü? Devletin umurunda bile değil!” diye söylenerek yola koyuldu.
Selim, çözüm arayan bir adamdı. Her zaman mantıklı düşünmeye çalışan, stratejik bir bakış açısıyla olayları çözmeye çalışan biri. Ama son zamanlarda, hiç bir şeyin değişmediğini hissetmeye başlamıştı. “Benim sesimi kimse duymuyor,” diye düşündü. Ne de olsa, hepimiz o anları yaşamışızdır; hayatta bir şeylerin yanlış gittiğini hissedersiniz, ama dilinizi ısırmak zorunda kalırsınız. Oysa Selim, artık tahammül edemiyordu.
Ayşe’nin Empatik Bakışı
O sırada Selim’in arkadaşı Ayşe, telefonunun ucundaydı. Ayşe, her zaman empatik ve dinleyici bir insandı. Selim’in isyanını dinlerken, içindeki öfkeyi tamamen anlıyor, fakat ona farklı bir bakış açısı sunmaya çalışıyordu. “Selim, seni çok iyi anlıyorum, ama bu şekilde davranmak sorunu çözmüyor. Haklısın, hayatta bazen kendimizi çaresiz hissediyoruz ve bazen herkesin susmuş olması sinir bozucu olabiliyor. Ama buna nasıl tepki verdiğimiz çok önemli.”
Selim bir an sessiz kaldı. Bu sözler onu düşündürmüştü. Ayşe’nin sözlerinde bir gerçeklik vardı. Ama yine de, insanın bazen öfkesini dışa vurması gerektiğini hissediyordu. Peki, devlete küfür etmek gerçekten suç muydu?
Küfür ve Suç Olma Durumu
Aslında, devlete küfür etmek konusu, hem duygusal hem de hukuki bir mesele. Her bireyin hakları olduğu gibi, bu haklar arasında düşünce özgürlüğü de bulunuyor. Yani, hukuken, insanlara ya da devlete yönelik küfür etmek suç sayılabilir, ama bununla birlikte, çoğu zaman bu tür ifadelerin cezası çok ciddi olmaz. Fakat durum, bazen “sözün nereye gittiği”yle de ilgilidir.
Selim, “Devletin yaptığı yanlışları söylemek, duygularını dile getirmek, her insanın hakkıdır. Ama bir noktada, küfür etmek, düşüncelerimizi daha da bulanık hale getiriyor ve kimseyi inandıramıyoruz. Ayrıca, haklı olsan bile, sözün yanlış bir şekilde söylenmesi, başkaları tarafından daha farklı algılanabilir,” diye düşünüyordu.
Ayşe ise, “Bazen içimizi dökmek iyi bir şey olabilir ama asıl önemli olan, sesimizi nasıl duyuracağımızı bilmektir. Bir yanlışlık olduğunu düşündüğümüzde, bu yanlışlığı ne kadar düzgün bir dille ifade edersek, o kadar etkili oluruz. Bu, devleti eleştirmenin de en sağlıklı yolu,” diye ekledi.
Duyguların ve Hukukun Ortasında
Selim, Ayşe’nin söylediklerini dinlerken kafasında bir şeylerin yerli yerine oturmaya başladı. Kendisinin bu kadar öfkelenmesinin, sadece durumu çözme çabası olmadığını fark etti. Öfkesini dışa vurduğunda, haklı olduğunu hissettiğini, ama karşısındaki kişilere bu şekilde seslendiğinde hiçbir şeyin değişmediğini düşündü. Hukuken suç olmayabilir, ama her öfke patlaması, çözüm arayışı gibi görünmeyebilir.
Ayşe de haklıydı; bazen en etkili yöntem, doğru zamanlamayı ve doğru kelimeleri seçmekti. Ama bazen, çaresizliğin içinde sesini yükseltmek de insanın içini rahatlatıyordu. Kimseye zarar vermeden, sadece duygularını dile getirerek.
Sonuç
Sonunda Selim, ne yapmak istediğine karar verdi. Öfkesini dışa vurduğunda, sadece kendini rahatlatıyordu. Ama bu öfkenin, çözüm getiren bir strateji olmadığını fark etti. Ayşe’nin sözleriyle, bu öfkesini daha sağlıklı bir şekilde dışa vurmanın yollarını arayacaktı. Belki de, devlete küfür etmek yerine, doğru şekilde sesini duyurabileceği platformlar aramalıydı. Çünkü, duygularını ifade etmek kadar, doğru bir biçimde iletmek de önemliydi.
Ve Selim, bir daha devlete küfür etmek yerine, belki de bir gün o öfkesini daha yapıcı bir şekilde aktarabilecekti. Ama o an, Ayşe’nin sözlerinden öğrendiği en büyük ders: “Öfke doğru şekilde kullanıldığında, daha güçlü bir etki yaratır.”
Siz de bu konuda ne düşünüyorsunuz? Devlete küfür etmek size ne ifade ediyor? Yorumlarınızı bekliyorum!